10 Kasım 2015 Salı

10 KASIM ATAMA SELAM OLSUN...

Gün Hüzün günü ,gün umut günü , gün hayal kırıklığı günü , gün özlem günü ... Bugun 10 Kasım "ATAM"'ın ölüm günü ... Biz onu göremeyen evlatlarını bırakıp gittiği o  kabus gün.. Ne Mutlu ki bu ülkede seni ölümsüz kılacak değerler yetiştirdin.. Ne mutlu ki Bu vatanın "ULU ÖNDERİSİN" sen... Ne Mutlu ki benim BABAMSIN ...

27 Ekim 2015 Salı

Gece coktan bitti..


Gece çoktan bitti, bak.
Bak ben yine fark ettim yeniden unuttuğum her şeyi.
Ve anladım…..
Kendi yalanlarımda kaybolurken
Esasında senin gerçekliğini yitirdiğimi,
Aslında olmadığım beni ne kadar iyi bildiğimi.
Önce sevildiğim yalanını söyledim herkese,
Hepsinin bildiği, ya da hiçbirinin bilmediği.
Ya da bilmesi bile gerekmediği…
Sonra bir kostüm geçirdim üzerime
Ve buldum kendime ucuza satılan ikinci el bir sürü maske.
Olduğum,
Olmadığım,
Olamadığım,
Olmam gereken,
Olmak istediğim ve istemediğim,
Olmamı istediğin,
…..
Ve şimdi…..
Bir hayal kırıklığım var artık,
Telli duvaklı,
İçimde,
Ve avuç dolusu kırık kalp parçası cebimde.
Ağlamaya dolmuşken gözlerim, geceye saklı
Kayıplarımın hüznüyle,
Arıyorum çaresizliğimin çaldıklarını
Gerilmiş bir gitarın tellerinde.
Ya sen…..
Hangi gün yine geceye dönmemişken
Ve hangi dün elbet bugüne,
Nasıl bu denli çirkinleştirdikçe güzelleşip
Bu kadar azalttıkça çoğalabildin?
Ve artık…..
Sözün de özü yokken,
Ben…..
Hangi cüretle
Tanımadık ellerin yaptığı rüyalara
Senin ellerin diye
Kendi ellerimle uzanabildim?

Gece çoktan bitti, bak.
Bak, ben de kapatıyorum artık.
Her akşam kusarak başlayıp
Her sabah ağlayarak uyandığım
Tiksindirici yaşanmamışlığımı yazıyorum kendi tarihime.
Kopyalar çekiyorum
Çoktan kapattığın defterlerimden,
Alışkanlık dahilinde.
Gece çoktan bitti, bak.
Ve ben…..
Aslında fark ettim şimdi.
Ben hiç kimseyim.
Ben herhangi bir kimseyim.
Ben
Senin için
Herhangi bir kimsenin her an olabileceği bir hiç kimseyim.



26 Ekim 2015 Pazartesi

Kaybedenlerin Takımı

   


  Değişik hayatların ortak metniyiz biz..
Kaybedenler takımının en önünde kosanlardan... Hanı ne yaparsa yapsın sırtı düzleşemeyenlerden , hüzün adet olmuş mecalsiz bedenlere... Ne yapmalı, ne etmeli de ufak bir gülücük yerleştirmeli asılmaktan yaşlanmış yorgun yüzlerimize..

13 Ekim 2015 Salı

Türkiyeyi Nereden , Nasıl Takip Etmeli...

Epeydir yazmıyordum, yazılanları izliyordum okuyordum daha çok…Etrafta o kadar boş bilgi dolaşıyor ki  , hiçbir dayanagı olmayan onlarca kirlenmiş bilgi ,yalan ,yanlış haber… Aslında yaşanılan olayları ıceberg gibi görmeye başladım… Gördüklerimiz , duyduklarımız yada gösterilen ve duyurulan haberlerin tamamen ıcebergin görünen veyahut gösterilmek istenen kısmı olduğunu düşünüyorum… 

1 Eylül 2015 Salı

Agladıgımı Kımseye Soyleme ''ANNE''

Ağladığımı kimseye söyleme anne
Onlar beni güçlü biliyor
Onlar beni en zor günümde bile ayakta biliyor
Ben aslında gülerek geçirdiğim günün akşmı evde ağlarken
Onlar benim içimin sızladığını yüreğimin yandığını bilmiyor....
Ağladığımı kimseye söyleme anne
Onlar beni kral belliyor
Onlar beni kıdımı dünya yakacak insan belliyor...
Ben aslında onun gözlerine bile bakmaya kıyamazken
onlar benim biriuğruna üzüleceğimi tahmin bile etmiyor...
Ağladığımı kimseye söyleme anne
Onlar beni ağlamaz biliyor
Onlar beni... üzüldümmü bulunduğum sehri bulutlar kaplar biliyor
Ben aslında odama kapanıp sitem duygusuyla bir köşeye sinerken
Onlar beni hiçbirşeyin sarsacağını akıllarının ucundan bile geçirmiyor...
Ağladığımı kimseye söyleme anne
Onlar bunu hiç bilmiyor
Onlar için ben en sağlam köprülerden daha sıkı bağlıyımdır hayata
Ben aslında ölümle yaşam arasındaki ince çizgiden bir o yana bir bu yana giderken
Onlar bnim için HAYATIN BÜYÜK BİR HAYAL KIRIKLIĞI OLDUĞUNU BİLMİYOR.....

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Affet Nefret Ettim Senden..


her arkamı döndüğümde
sırtımda hissettiğim acının sebebiymişsin sen
gülerken kötülüğünü gülümsemene
ağlarken sinsiliğini göz yaşlarına gizlemişsin
çiğ süt emmişsin sende
ne de olsa insansın nihayetinde
aynaya baktığında gördüğün şey
yattığında içinde konuşan şey
rahat bırakıyor mu seni
korkuyorum senin için
boğulacaksın kendi karanlığında
dost sandıkların çamura bulayacak kalbini
için acıyacak
üzülüyorum
nasıl saklamışsın kötülüğün karanlığını
masmavi gözlerin ardına
sözler acıtır
sözler yalandır da
gözlerde mi sahtekarmış
düşünmez miymiş insan
kılavuzu karga olanın
burnu pislikten kurtulmazmış
şimdi içimde az insanın yarattığı
bir şey yarattın,kendine özel tamamen
affet,nefret ettim senden!...

22 Ağustos 2015 Cumartesi

Ben Olmamalıyım..



Bazen ben olmamalıyım diye düşünüyorum.

bu da o anlardan biri...

"yanında birini bul ve mutlu ol.

hayatı bırgalamaktan vazgeç.

uğraşma artık.

bırak ve gidişini izle..."

biri gelse de çekip alsa dimi...

kurtarsa düşüncelerden.

sabah güneşinin telaşını silse yüzünden.

bende yapabilirim diyor kelimelerim.

bende ona onun gibi davranabilirim.

gelmeyecek hiç...

sabah güneşi hep telaş getirecek bana.

uykumun en güzel yerinde,

rüyamın en tatlı sahnesinde,

hayatımın tamda ortasında ...

geldiğini anlamak zor değil.

öyle bir şey ki

dokunduğunda bilirsin senin olduğunu.

baktığında ve gerçekten gördüğünde anlarsın.

çokta zor değil...

benim için varsın sen.

ben olmasam olmazsın.

benim istediğim kadar varsın...

eğer ben söylersem

kelime olursun...

susarsam sessizlik...

dinlemek istersem bir şarkı...

çok zamansız bir zamanda 10 dakika...

eğer ben istersem benimsin.

seninse istemene bile gerek yok.

ben zaten seninim...

her şey buram buram huzur koktuğu nda

orada ol benim için olurmu
...

16 Ağustos 2015 Pazar

Başka Bir Zamanda Tanışsaydık, Baba... ?

 Başka Bir Zamanda Tanışsaydık, Baba... ?


bir zaman once annem attigi bir mailde ruyasinda babamla ilk defa tanistigimi gordugunu yaziyordu. mailin o kismini gormezden gelmis gibi geri yazdim. halbuki o gunden beri aklimda o cumle.

birkac gun once de friendfeed'de birileri hastanedeki bir dogumu anlatirken bir baba adayinin cocugu dogar dogmaz dogumhaneye gizlice soktugu telefonundan bu ilisikteki parcayi caldigini yazdi.
kendi dogumumla ilgili birkac hikaye biliyorum ama insan yine de babasinin halini merak ediyor. bayilmadigini, kendinden gecmedigini biliyorum. aslinda halini degil de, o anki hislerini, yuzunun aldigi hali merak ediyorum. veya hepsini gectim annemin ruyasindaki gibi tanissaydik ne olurdu yuz ifadesi. acaba diyorum, annemin ruyasindaki o ana da gider miydi bu parca.
cok farklı. insan büyüyünce, zamanla arasındaki bağların daha da seyrekleştiğini görünce ve eksik birşeylerin olduğunu sezince içten içe acı çekebiliyormus. arada ki iletişimsizlikten mi yahut kişinin duygusuzluğundan kaynaklanan bir problem mi bilemiyorum ama yüzünüze baktığında sizden birşeyler bekliyormuş havası, o yılların verdiği yıkılganlık ve sevgiye olan ihtiyacın suratındaki kederli yansıması buruk bir duygu yaşatıyor insanda. yıllarca vurgulu bir biçimde ''baba'' diye hitap etmeyecek kadar kopuksanız.. anlamdan uzak olduğunuzu daha cok anlıyorsunuz.

4 Ağustos 2015 Salı

Deniz Feneri Gibiyiz Artık..

Nasıl girdik birbirimizin aklına?
Çarpıştık mı? Hayır.

Yıldırım çarpması mıydı?
Yok canım! Sen zaten paratoner gibiydin, benim fırtınalarım ise çok baska kalplerin coğrafyalarında esiyordu.

Tanıştık, birbirimizi tanıdık mı?
Tanıştığımız pek söylenemez, birbirimizi tanıdığımız ise hiç söylenemez...

Yavas yavas birbirimize alıştığımız için mi oldu bütün bunlar?
Hayır. Bir türlü alışamadık birbirimize.

Sen hâlâ irkiliyorsun!
Ben hâlâ laflarımı karıştırıyorum...

Doğrusu şu ki, birbirimizin yanından gelip geçerken, ne olduysa oldu işte, takıldık,
hatta yapıştık sanki...

Senin gözlerin kaldı bende, benim sözlerim sende...
Senin başını öne eğişin, gülüşün, onca kalabalık içinde kendi başınalığın iz bıraktı bende...
Benim bakışlarım kaldı sende...
Senin yürüyüşün, benim duruşum...

İki de bir çıkan bir kopça gibi, ikide bir açılan çıtçıt gibi
Bir bağlandık, bir koptuk; bir takıldık, bir ayrıldık.
Her ayrılışta kimselerin anlayamadığı, işitemediği küçük bir "çıt" sesi çıktı belki.
Ama o her "çıt" kemiklerimiz kırılıyormuş gibi acı veriyordu...

Ayrılık dediğim, öyle melodram sahneleri değil elbette.
Kalpte bir sızıntı, esirgen mi? bir bakış ve inatçı bir suskunluktu bizim için ayrılık...
En beteri ise davranış dilimize dökülmüş inkâr ve reddetmeydi...
Anlayamadık gitti bunu.

Başımıza gelen bu tuhaf şeyi yok saydık;
Güldük geçtik bazen, başka şeylere yorduk.
Üzerine gitmedik.
Ama üzerinden de geçemedik iste!

Birbirimizden ayrı, kendi hayatlarımızın ırmağında akıp durduk.
Asklar, acılar yaşadık; sevdik, sevildik, sevindik, üzüldük.
Yine de benim aklımın kuytusunda hep sen vardın, senin aklinin kuytusunda hep ben...

Sen hep ortalarda görünmemi istedin, ben de seni hep görebilmeyi...

Birbirimiz için "deniz feneri" gibiyiz artik.
Işıkların yanmadığında kötü oluyorum.
Işığımı göremediğinde telaşa kapılıyorsun.

Biliyorum, biliyorum.
Ve kayalıklara çarpmadan yol alabilmek için,
bundan böyle birbirimizin iyice uzağından geçeceğimizi de biliyorum....

26 Temmuz 2015 Pazar

''Ant'' roloji..

asil eksiklik, eksik oldugumuzu dusunmekti.

asil eksiklik,careyi baskasinda aramakti.

hayatin matematigi farkli; iki yarimi toplayinca bir etmiyor.
insan tek basina mutsuzsa baska biriyle de mutlu olamiyor.


once yalnizdik.

9 ay boyunca karanlik bir yerde disari cikmayi bekledik ...  dunyaya aglayarakgeldik...
Pisman gibiydik.
ya da mecburen gelmis gibi...


Kendimizi bildigimiz ilk anda, biraz buyudukten sonra icimizi kemiren...

kalbimizi kurcalayan o tuhaf duyguyu hissettik:

bir yerde bir eksik var.

korktuk... "bunun sebebi ne?" diye sorduk kendimize.

çok geçmeden cevabi yapistirdik;

Demek ki sahip olmadigimiz bir seyler var.... o yuzden eksiklik hissediyoruz."
peki, neye sahip olmamiz gerekiyordu ki?


cocukken,"yasimiz kucuk" diyip avuttuk kendimizi...
her istedigimizi yapamiyoruz.... kurallar, yasaklar.... herşey engel önümüzde... Buyuyunce her sey yoluna girecek....


buyudukce bir sey degismedi....

yine huzursuzduk,.. yine umutsuzluk... icimizden bir ses ayni sozcukleri fisildiyordu:

"bir eksik var."

kafamiz karisti... nasil kurtulacagiz bu igrenc duygudan? nasil gececek bu?

aklimiza yeni cevaplar geldi: okulu bitirince gececek.

ise girince gececek.

para kazaninca gececek.

tatile gidince gececek.

okulu bitirdik. diploma aldik. ise girdik. kartvizit aldik.

calistik. para kazandik. tasindik. araba aldik. calistik.

eve yeni esyalar aldik.

tatile gittik. dans ettik. terfi ettik. kartviziti degistirdik.

daha cok calistik. daha cok para kazandik.calistik.calistik.
gecmedi. "bir yerde bir eksik var" hissi, hala orada duruyordu.


bu sefer de "sevgilimiz olunca gececek" dedik.

"yalnizligimiz sona erince bu illetten kurtulacagiz." beklemeye basladik....

derken, biri cikti karsimiza... Aşik olduk....  ve aninda baska biri olduk.

daha guclu, daha guzel, daha akilli biri. hesap cuzdanlari,
kartvizitler,hatta ilaclar bile boyle hissetmemizi saglamamisti.


sevgilimizin gozlerinde, daha once bize verilmemis kadar buyuk sevgi ve

hayranlik gorduk....

sevgilimizin gozlerinde Tanri' yi gorduk....

isigi gorduk. "tunelin ucundaki isik bu olmali" diye dusunduk "kurtulduk."
sonra bir gun... daha dun bize deli gibi asik olan insan cekip gidişini izledik nemli gözlerle...


ya da artik eskisi gibi sevmedigini soyledi.

ya da baska birine asik oldugunu soyledi.

ya da daha kotusu, baska birine asik oldu ama soylemedi.

telefonu acmamasindan, elimizi tutmamasindan, sevismemesine bahane bulmak

zorunda kalmamak icin  , biz uyuduktan sonra yataga gelmesinden anladik bir
terslik oldugunu.....


belki de sevmekten vazgecen veya terk eden sevgilimiz degildi, bizdik....


fark etmezdi artık


sonucta ask bitmişti....


simdi her yer bombos. simdi tekrar yalniziz. basladigimiz yere donduk.

yillarca ugrastik.. eksigin ne oldugunu bulamadik...
halbuki her seyi denedik, her yere baktik....


oyle mi?

Sahiden baktık mı ?


bakmadigimiz bir yer kalmıştı... heryere bakmış içimize bakmamıştık... oysa ki bize en yakınımızdı

eksik parcayi disarda aradik ama icimizde sakli olabilecegini akil etmedik.

birilerini sevdik, birileri bizi sevsin diye ugrastik ama kendimizi sevmedik.
sasiracak bir sey yok, tabi ki sevmedik.


kendimizi sevsek bu kadar kosturur muyduk?


canimiz yanmasin diye duvarlarin ardina saklanir miydik?


kendimizi bos sanip doldurmaya ugrasir miydik?


terk edilmekten korkar miydik?


asil eksiklik, eksik oldugumuzu dusunmekti.

asil eksiklik, careyi baskasinda aramakti.
hayatin matematigi farkli; iki yarimi toplayinca bir etmiyor.


insan tek basina mutsuzsa baska biriyle de mutlu olamiyor.

herkes beni sevsin" diye ugrasinca kimse gercekten sevmiyor, herkes

sevgisine sart koyuyor.. sinir koyuyor...

oysa "kendime duydugum sevgi bana yeter" diye dusununce, kendimizi oldugumuz

gibi kabullenince yarim tamamlaniyor...

her sey bir oluyor.

iste o zaman perde aralaniyor... aci diniyor...

iste o zaman baska 'bir' iyle bir

araya gelerek, hesabin kitabin,

korkunun kayginin
hüküm sürdügü sahte bir sevgi yerine, gercek bir sevgi yaratilabiliyor.

19 Temmuz 2015 Pazar

Ben Kimim ki ?


Candan erçetin severim...
Sıla dinlerim...
Gezmek vazgeçilmezim...
Kulüp ve Türevi mekanlardan nefret ederim..
Sessizlik ilk beklentim..
Adisyonun olmadığı ağaç altı, yada deniz kenarlarını tercih ederim...
İstikrarı olmazsa olmazlarım arasından birinci sıraya koyarım..
Yemek mi ? Ne olsa yerim ,acımam...
Yeşil ve maviyi severim.. 
Denizin olmadığı yeri cehennem bilir yanına bile ugramam...
Hayvanlarla Konuşur , Çiçeklerle dertleşirim...
İnsanlar mı? Pek umursamam...
Bir Çadır Bir metle ömür geçiririm...
Onu sevmem , bunu sevmem diyceğim en net konu "İNSANLAR" dır..
Yanlızlık en çoğul kalabalığım, Kalabalığımsa  en tekil yanlızlığımdır...
Avrupa/Amerika özentisi tiplere beddua eder hiç pişman olmam...
Annemi sever Babamı tanımam...
Dostlarımın Vasfı yoktur , ugurlarına gözüm kapalı dalarım karanlığa...
Tutarsız olamam , olana yanaşamam...
Aşka inanmam,dostluk varken aşkta ne demekmiş...
Dost demişken; Sevgilim olsada dostumu silsem diyen tipleri  de allaha havale ederim beddualar eşliğinde...
Şıpsevdi denince aklıma sadece sakız gelir , siz nasıl olurda 5 günde 5 farklı insandan hoşanırsınız anlamam...
Her sabah süt içer akşamları uyumadan 4 adet m&m yerim...
50 Yaş üstü ile takılmaya bayılır , tanısmak için can atarım...
Sigara içmem, İçeni de çok tanımam..
Sarap en sevdiğim sıvı tüketim şeklimdir... 
Tatlı mı Tuzlu mu diye sorarsan cevabım net Tatlı olur...
Yemek yapmayı bilir en iyi aşçının eline veririm... (Tavayı)
Spor hayatımın bir parçası ama hayalınizde 6pack li biri canlanmasın ...
Kapalı alanda spor yapmayı sevmem... Yeryüzünde orman ve Deniz varken... 
Yürümeye Bayılırım, yürümeyen bir insanla hayat nasıl birleşir ki...
Lüks Mekanların Önünde domalmak tarzım değil...
Temiz olsun Bizim olsun...
Herkesin bir en i vardır benimkisi de "ZETİNYAGLI DOLMA"
Ne iş yaptığımı sorma , aklını kaybedersin...
Sen çalış , üzümünü ye bagını bana bırak...
Sevmek gibi bi tarzım var...
Acayip severim seversem, O yüzden kendini sevdirmeye çalışma...
Bulutlardan Şekil çizer saatlerce izlerim...
Kitap okumayan İnsana tahammül edemem...
Elinden telefon düşmeyen tipler görüyorum orda burda, çok üzülüyorum...
Ölüme inanmıyorum çünkü reenkarnasyon a inanıyorum...
Mesela daha önce Kediymişim ben...
Tam adım Anthony Selim Goral ... 
Deist im , dİne inanmam "ALLAH" varken dinde neymiş...
İktidar Hakkında ne  düşünebilir ki ? Tavrım Net.. 


 

Yıllarım, Ömrüm insanlara kendimi anlatmakla geçti lisede de aynı soru universitede aynı soru... Büyüdük adam olduk yine aynı soru... 
Ben tanımak istemiyorum, Sen istiyorsan buyur Soracağın soruların cevabı... Yaratıcı olamadığın sürece de yanıma yanaşma kafi... 

Harcadıgınız ve kaybettiğiniz zamanı düşünün Tanıdıktan sonra yanına yanaşmak istemediğiniz yada iğrendiğiniz insanları düşünün... Gerek var mı bunca zaman kaybına... Büyüyün lan biraz ...

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Bağlanmayacaksın Bir Şeye..

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin o'nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu,
kartvizitini...
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri
sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.

Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
Olacaksın.
Mesela yeşile, yada maviye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de
hep senin kalacakmış gibi...
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...

10 Temmuz 2015 Cuma

Ben Hırsız..

               Dostum diyebileceğim çok insan oldu yirmi sekiz yıllık yaşanmışlığım da , Şimdiyse hayatımın ilk düzlüğünü bitirmek üzereyim... otuzuma  merdiven dayamış ellilik bir yüreğe yirmilik de bir bedene sahibim... Geçmişte ne kadar hata yaptıysam , devam ettiriyorum ders almamış gibi, yeniden yaşamak ister gibi...  Sevip önemsemek  gelenek olmuş eski ben de... Karşılık almayı unutmuşum ... Arada geliyor durgun denizlerime  kara yeller  , savruluyorum ... batmak üzere oluyorum ... sığınacak bir liman arıyorum dipsiz okyanuslar da... Her yer karanlık , soğuğu hissediyorum çıplak bedenim de... üstümü yıldızlar örtüyor , ne olduğunu bile anlamadan yalanların içinde buluyorum kendimi... Yüzüme gülen insanların benden istedikleri geliyor aklıma ... veriyorum...  kendimden çalıp onlara veriyorum... Sonun da ise;  Ben hırsız ... onlarsa  mağdur oluyor..


4 Temmuz 2015 Cumartesi

İstanbul..

                                               Oturdum başka bir İstanbul düşündüm
                                               Daha çok sen olan daha bir seninle
                                               Yeşili daha yeşil, mavisi daha mavi
                                               O, herşeyi daha güzel yapan ellerinle

                                               Sildim bütün yıldızları gökyüzünden
                                               Yerine gözlerini koydum, gözlerini
                                               Serdim saçlarını üstüne İstanbul'un
                                               Dudaklarının rengine boyadım heryerini

                                               Şimdi İstanbul aydınlık, öyle pırıl pırıl
                                               Estirdiğim senin kokundur denizlerden
                                               Senin güzelliğinle süsledim bahçeleri

                                               Seni İstanbul yaptım, İstanbul'u sen
                                               Her sokağına şiirini yazdım satır satır
                                               Şimdi bütün semtleri bu şehrin seni anlatır..


25 Haziran 2015 Perşembe

Şarkıların İntikamı...

         
              Şarkılara anlam yükleyen bir ben var karşında... Kiminde seninle sevişen... kiminde seninle kavga eden ... kimindeyse sadece özleyen ... Senaristi belli... yazarı , yönetmeni belli ... kastıysa bomboş bir filim... Tek oyuncusuyum kendi yönettiğim yanlızlık filiminin... Çok söze de gerek yok... sonuna birazcık gözyaşı ekledik mi tamamlanacak kısa bir filim benim ki... İçinde bolca sen geçen , bensizlikle dopdolu olan... He sanma ki sana öfkeliyim... öfkem sadece kendime , çabalayacak gücümün olmayışına.. bastırdığım korkularıma...

             İleride anlatacak çok dert biriktirdim sevdiğim , geleceğimi de geçmişim gibi yok edebilmek  adına sanki bütün çabam , sensizlikle antremanlıyım... Pek umursamıyorum yaşamayı ... Yarın umrumda değil mesela , öbür gün ise hiç aklıma bile gelmiyor... bugün varsam varım, günümü geçiriyorum işte ... yanımda bir şişe alkolüm ... havanın etkisiyle çakırlaşmış gözlerim ve her sözünde senden bahseden şarkılarımla son bir saati ve sonraki bir saati yaşıyorum...

              Bir çizik daha attım sensizlik çeteleme.... Bu gece şarkıların daha anlamlı geliyor yüreğime... Konuşur gibi , bana bir şeyler anlatmak ister gibisin... Günlerdir sesini duymayan kulaklarım da yankılanıyor hıçkırıklarının sesi... İçim parçalanıyor , nefes alamıyorum... dışarı atıyorum kendimi umarsızca... Elimde şarabım ,gözlerimde ise senden miras gözyaşlarımla , insanlar ne yaptığımı anlamaya çalışır gibi gözlerini dikmiş yıkılmak üzere olan koca bedenime bakmaya çalışıyor... Bağıramıyorum ... Aşığım diyemiyorum... Dersem Güçsüz olacakmışım gibi geliyor... Susuyorum... Koca bir sessizlik kaplıyor karanlık geceyi...Yapabildiğim ise sadece gidebilmek.... ve sonunda gidiyorum....

24 Haziran 2015 Çarşamba

Özgür Kadın



Nereden başlayacağımı bilemiyorum.. Mutluluk rolleri oynayan benden mi , sevdiklerini bir bir kaybeden benden mi .... Yoksa yenilgiyi kabullenmiş tükenmişliğimden mi... Onca sey yazabilecekken hiç bir şey yazamayaşıma ne demeli...  O kadar çok dinleyen olmuşum ki , gün geldiğinde anlatmayı bile beceremez buldum kendimi soluksuz gözlerde... Nereye dönsem , kime sığınsam kapılar kapandı.... yazdım ... tekrar yazdım.. ve sonun da yazmaktan da vazgeçtim... Kazanacak hiçbir şeyim kalmadığını düşündüm yıllarca... kaybetmeye doyumsuz boksör gibi her ringe çıktığımda kendimi yerde buldum.... Beş yıldır hapis ettiğim insanı  değiştirmenin vakti geldi diye düşündüğümdeyse.... karşımda belki de dünyanın en özel insanını buldum... Anlatmak kifayetsiz kalır soluk ruhlara... Kaybetmemek için sustum... bu kezde yazmadan, söylenmeden anlaşılsın istedim ... Gözlerimiz kavuşmuş muydu bilmediğimiz zamanlar da bambaşka yerler de bilemiyorum... Peki neden benim bu kadar içimdesin ? Cevaplamaya korktuğum en büyük sorumsun... Seni düşünmemek için içiyorum bu gece... Bir elimde şarabım, bir elimde kalemim.... karşımda ise masum gözlerinle sen... Yolumdan sapmışım... Maskem düşmüş ... Kalbim agrıyor sana .... Nefeslerim sahipsiz... Yumsam gözlerimi ve yanımda olsan çokmu masal olurduk ki... Pembe panjurlu evlerin olduğu masallardan olmak istiyorum... Sonu mutlu , içi sevgi dolu olanlardan... Sana atmak istiyorum her adımımı Her gün ilk kez görüyormuş gibi... Tanımadan seven beni tanıtmak istiyorum sana ... gözlerimi kapatıp kalbimle konuşmak istiyorum... Dondurma sevmeyen seni pilav larla yaşatmak istiyorum... Aslında İstediğim ne biliyor musun? Sadece mutlu olman... Ha benimleee..., ha bensiz... Ben mağlubiyetlerle büyüdüm ,  mağlubiyetlerle yaşadım... Sense bu dünya için fazla iyi, fazla temizsin.... Varlığımın farkı yoktu ki Yokluğumun farkı olsun...  Yıllar sonra Seninle güldüğüm, heyecanlandığım günlere mirasım artık... Senden çok uzaklarda sana kaldırıyorum kadehimi .... Şerefine olsun özgür kadın.... şerefine olsun.... İyi ol Tamam mı ?

21 Haziran 2015 Pazar

Gitme Zamanı...


Yazdım… okudum, okudum sildim..
Ve vazgeçtim yazmaktan anlatmaktan.
Bu kez de anlaşılmadan bitsin dedim
Hoş anlaşılacak bir şey de yoktu ki zaten.

Küçükçük bir öykü der Zuhal Olcay bir şarkısında
Evet işte küçükcük bir öykü yaşanan.
Benim için kocaman anlamlar ifade eden
Senin içinse küçücük kaçamaktan ibaret olan.

Kimi yüreğini koyar aşka
Kimi bedenini
Bende yürek sende beden.

Şimdi gitmek, eşyaları toplamak zamanı
Benim sende kalan bir şeyim yok..
Ne hırkam ne paltom
Ne de bunları koyacak bir valizim
Bir özlem, bir yürek, bir yasak aşk
Tenimde terin, ruhumda izin..

(Sahi nerede bunları alacak valiz..)

“Gitmek mi zor kalmak mı” diye soruyordu şair..
Kalmak kolay, gözümün nuru
Yüzünden, nefesinden, gülüşünden,
-“Canım” diyen sesinden gitmek zor.

Ama şimdi gitme zamanı
Arkama baktığımda sadece güzellikleri anımsamak adına,
Saklanmalarına yok olmalarına,
--“Belki senden fazla seni sevdim” diyen sahte sözlerine incinmeden,
Omuzlarımı dik tutup
Yüreğimi, terimi, tuzumu toplayıp
Seni sana terk edip gitme zamanı.

17 Haziran 2015 Çarşamba

Apartmanlık Hali



                 Bilen bilir yerim yurdum istanbulda sislinin kurtulus beldesidir , yaklasik 10 yidir da kurtulusun bu nadide apartmanin da otururm... Apartmana ilk tasindigim donemler de ciddi pismanlik yasamistim, oyle ki ev alip evim de kalmadigim cok gece olmustur... Dincisinden tut tarikatcisina hatta zencisinden pezevengine apartman adeta asayis suclular burosuydu... Gel zaman git zaman 10 yillik bir sureci geride biraktik... Bugun donup bakiyorum ve apartmanin en eskisinin ben oldugumu goruyorum... Haliyle her gelen ilk once benimle tanismak durumun da kaliyor... Ust iki komsumdan biri duman grubu solisti kaan tangoze , bu kadar tatli sempatik bir adam olamaz tanimadan once kes dedigim adam simdi harika bir aile babasi geliyor bana , bir diger ust komsum ise iki kiz kardes ; ufak ,ogrenci olan kardesimin sevgilisi olur , buyuk olansa fenerbahce sk da avukat , yavas yavas asagilara inersek karsi komsum yani en sevdigim biricik insan lorin france air in turkiye sorumlusu fransiz bir hanimefendi, daha bitti sanmayin alt iki komsumdan birisi uzun yol kaptani acayip karizmatik kir sacli italyan abim , bir digeri ise bekar 2 kiz arkadas henuz yeni tasindilar tanismak mumkun olmadi ama yakin zaman da bi tabakla dayanirim kapilarina smile ifade simgesi neyse altlara dogru indikce elle dergisinin editor muduruyle karsilasiyoruz dunya egoisti ukala herifin teki allahtan sayfam da onu taniyan yok neyse bitmedi tabiki... Genclik akmaya devam ediyor , birde erkek grubu var alt katlarda, her gece farkli kizlarla evde alem pesinde kosan yeni dogmuslar.. bir kere merak edip dvetlerine istirak etme gafletinde bulunmustum ... Sonuc mu ? Eve donerken iki kati bile cikamayip merdivende uyuyakalmisim beni oldu sanip ambulans cagirmislar , hemsire beni sedyeye koyarken uyanip kufur etmisim kadincagiza tabi ben hatirlamiyorum... Birde acayip bir kapicimiz var tofas gorunumlu ferrari gibi kimi zaman karsimda cop isterken dostoyevskiden bahsedip beni tiye aliyor kimi zaman da engin gecmis bilgisiyle beni eziyor , suprizlerle dolu bir adam hayatini dinliycem birgun bu kesin ... En buyuk korkumdur ayrica abi sen gec buyur ben copleri toplarim demek oyle bir hava yaratiyor... Bitti sandiniz biliyorum ama en alt katta oturan acayip bir aile daha var adam rockci kadin ise balerin cocuklariysa dunya tatlisi... Uyumlu mu diye sorarsan adam kadini oldurmeye gelmis gibi duruyor... ama sonuc , evli mutlu cocuklu... He bide lutfen su motorlarimizi kaldirima koymayalim ya rockci aleminin motoru vespa olmuyor malum gecmek zor oluyor... Aaa unutuyodum harika dedikodu kazanimiz bakkal suleyman abi mi... Kime ne oldu kim kiminle canli naklen aninda yayin da seviyorum... 10 yil once ilk tasindigim da magnum almistim parasini vermemistim daha 2 ay once verdim parasini borc yigidin kamcisidir sonucta , gerci aldigimda 2 milyondu magnum sifirlar atilinca 2 lira oldu kafa eski oldugu icin zarara girdim diyip tiye aldi beni ama olsun parayi istemedi bile bu kadarda hatirsinaz duzgun bir adamdir... İste apartman boyle oluyor ustten rock caliyor yandan klasik muzik alttan house muzik yanda fransiz usulu biftek ve risotto ustte carpacio pizza altta kuru fasulye pilav... Ne olursa olsun anlasabiliyoruz ve seviyoruz bulundugumuz yeri...

7 Haziran 2015 Pazar

Dogum Günün Kutlu Olsun.. (2006)

uzun zaman sonra ilk kez bir yazı yazıyorum.. ve yine nerden baslayabilirim bilmiyorum ...
sana güzel masallar anlatmak isterdim şu kırmızı panjurlulardan... kotu kahramanların son sayfada oldugu maceralardan ... ama hayat ... hani şu basını yastıgına koydugunda canını sıkan hayat ... uzgunum ... ben burdan baslayamam !!

sen bugün dogdun ... ne yasayacagını bilmeden ... nerde yıkılacagını, dizinin kanayacagını bilemeden .... icinde kimbilir benimki gibi deli dolu pismanlıklar geziyor .. gururunu delen gecen ... seni yok eden ...

benim masalım bu .. senin ki o ...

uzaklarda bir yerlerde bi sarkı var bizim icin bestelenmis.. duyabilmek icin kulak kabarttıgımız ama aslında hic calınmamıs ... yeni basladık biz hayata ..
sen 29 unda... henuz cok erken uzulmeye ..

ne gorduysen gordun su hayatta ... ne sevdiysen, kimi sevdiysen sevdin ... aslında henuz hic yıkılmadın ...

icindeki bebegi biliorum ... her gece ninniler soyleyip uyuttugun ... aslında bi sen var ki ; henuz korkudan yuzlesemedigin ...

bugün senin dogum gunun .. bi yerden başla gülümsemeye... ettgin en buyuk kufur gecmisine olsun ...

sen yalnız deilsin.... bir yerlerde kalbim hep seninle .. sen hic yalnız deildin ... cünkü hep adım yazılıydı seninkinin yanında...

büyüdun cocuk ...

istemesende şekerlerini aldılar senden.. yok bebeklerin.. topun .... bisikletini arabalar ezdi ... sen kaldırım taslarına mirassın ...
pamuk seker yok ... kagıt helva yok ... dondurma yenmez bu mevsimde... cikletlerden bilmece cıkmıor artık ... trt de masal saati bitti ... cizgi filmler yok ....
susam sokagı kapandı ... bak barıs manco da oldu ...

buyudun cocuk ... sana nice yıllar demeye icim el vermiyor ... buyumek cok acı ...

yine de ben bir oyun biliyorum ...
hayatla saklambaca varmısın .. ebe sensin .. yum gozlerini ben hersey guzel oldugunda cagırıcam seni .. say icinden sayabildigin kadar ... elma dersem ac gozlerini... armut dersem kapat ...



büyüdun cocuk ...

gozyasların senin olsun ... hadi .....  daha cekecek cok acın .. gorecek cok gunlerin var ....


ama yine de deger yasamaya ... yasamak icin sebeplerin var....


SENİ COK SEVİYORUM ...

DOGUM GUNUN KUTLU OLSUN ....


BUYUDUK COCUK ....... BUYUDUK ...


                                                                    08.02.2006

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Nolur Olmasın Sabahlarım...



neresindeyim hayatın...

ne kazandım su hayat cıkmazında... ve kimim ben... hani masallarım...

bir dizi de duymustum "cocuklugumu"... yoktu yanımda kimse... "bana bir masal anlat...." icimde bir deli dolu cıglık.....

anne... ben yazmadım bu kaderi...

neye benziyorum ben simdi?

gozlerimden sen dusuyor... bak ellerim bir ayrılgın sarkısını yazıyor ....

ve ben de seni andırıyorum artık..

kaderim seni anlatıyor.....

ozluyorum benden aldıklarını... hani oyle guzeldi onlar.. simsiyah saclarım vardı ... sımsıcak bir cift goz... icimde tum sevdiklerim....

bunlar hayatın kacta kacı ?

haklı mıydın yoksa... gitmez diyenlerde mi giderdi ? yasamak fazla geliyor anne ellerime... keske bir darbede bitse ....

ellerimi acıp onu dilemek degildi istedigim.. giden gitmis ya.. ben nerdeyim?

artık korkuyorum anne... NE OLUR OLMASIN SABAHLARIM....

24 Mayıs 2015 Pazar

Tnımadığım Birine Masallar...


tanımadıgım birine masallar ...

- ne yazıyorsun?
-tanımadıgım birine masal yazıyorum...
-tanımadıgın birine yazacak neyin olabilir ki ?
-tanıdıgım birine yazabilecegimden cok daha fazlası ... GArip bir his .. bir anda geldi.. yok etmeden birseyleri daha yazmak istedim...

-
" karsına hic cıkmadım ben senin...Sen hic gormedin beni..Ben sırtına hafifce surtunup varlıgını hissettim;arkandaki o ben sandıgın ben degıldım... Ben sendim ve sen sabahlara kadar kendine masal yazdın tutmayan uyku aralarında...
Kendi oglunu yarattın ve tek yarattıgın eskilerin bulamacıydı... Parmakları ve bilekleri aldın vucuduna ekledin oglunun... bir baskasının gozleri kıskandı gozlerine yapıstırdın... Dugme burnu en guzel cıkıntısıydı sarısının ve bir esmerindi o guzel dudaklar... simsiyah saclı olanın ellerini kavradın,tutulanı benim elim sandın...

bunca zamandır ben icinde uyuyordum yalnızca,beni neden uyandırdın ?? "


- kesişmeyen yollarımız var ...
- 3 sıra duvar var aramızda ...
- benim istediklerimi istemiyorsun ...
- cunku zamana sıgmıyor artık iki beden..
- guzelim,guzel gozlerim...
- temas etmek istemiyorum,baska biri daha guzel bakabilir sana ...
- alısmamak icin dokunamıyorum...
- uzaklasıyorum,uzaklastıgımı her adımda hissediyorum...
- ben gerektigi kadar yaş bırakmışım kücükken,kagıdın uzerine kapanıp aglayamıyorum...
- tıpkı kücükken pencerede hayatı izledigin zamanlardaki gibi izledin mi bizi de ...
- boyum yetmiyordu benim ... hayır..
- keske saklandığın yerden hic cıkmasaydın.. çaldıgım parcayı hic sevmiyorum sadece zamanı geldiginde bil diye durup durup aynı seyi soyluyorum..
- umarım sonunda benden nefret etmezsin..



" ışık yalnızca yuzune vuruyor sımdı... siyah bir arkaplanın var. zıtsın,sahnenin ortasındasın ve herkes seni izliyor. bir kac kisiyle gozgoze geliyorsun,begeniyorlar... ama sen o kadar yalnızsın ki.. ve o kadar liriksin ki... "


- hersey planlanmıs oldugunda yapma istegim sönüyor...
- parmak uclarımı yalayıp mum ısıgından gecirmek gibi bir sey .. cocuk türünden bir oyun gibi oldu ...
- neden saklambac gibi bir oyunu secmedin,saklansaydın bulurdum seni...
- kırmızı baslıklı kızı yedigin gibi mi ?
- adımlarını sayıyorum , artık yuruyebiliyorsun...
- gidiyorsun diyemiyorsun degil mi ?
- boyunun uzadıgını gormek beni mutlu ediyor...
- en cok korktugum ne soyledim mi hic sana ?
- yagmurda ıslanmak mıydı ?
- degildi .. merdivenlerden inerken apartman ısıgının sonmesi .. birileri gelip yeniden ısıgı yakıncaya kadar bekliyorum merdivenlere oturup ...
- karanlıkta ıslık calardım sana ...
- karanlıkta elimden tutup neden indirmeyi denemezdin ki..

" bugun bana ruyalarımdan düs'tu dedi... anlat bana.. saatlerdir aynı sarkıyı dinleyip duruyorsun... gozlerin tavanda.... "


- hayır ama anlamıyorsun , benim yuzumden düstün rüyalarımdan... benim yuzumden de bir daha yuruyemeyebilirsin... seni ölduren ben olmayacagım...
- korkacak bir sey yok o halde , gül yanlış kokuyorsa biz ne yapabiliriz ki ?
- hiç, peki şimdi ne yapacağız .. Kapatalım mı ?
- evet ama gozlerini ... gozlerini kapat ve sarkıyı dinlemeye devam et... gozler beyaz perde.. hayaller basrolde olsun yine.. ben de resmini tamamlayacagım .....

19 Mayıs 2015 Salı

Polyanna Öldü






           Aile Kavramını yitirmeye başlayalı epey zaman oluyor… Çocukluğum; annemin verdiği içsel sevgi ve yarım guven duygusuyla geçti.. sırtımı dayaya bilecek bır babam olamadı benım bir çokları gibi , her dayandıgım da annemdi savrulan, ondandır dayanan değil de dayanılan olmam. Sevgi göremedik ki sevmeyi öğrenelim, ondandır bir baltaya sap olamamam. Kazık yemeyı henüz çoçukken örgendim babam bana ilk kazıgını attıgın da, Azım süt kokarken, kalbime dokunulmamışken oldu her ne olduysa,     
         Aşk acısı cekmeyı bılemedim ki… dost acısı nedir tadamadım ki. Benim acım;  kanımdan… benı dünyaya getiren adamdan geldi..  Sanmaki duygusuzun tekiyim.. duygularımı bir hiç ugruna yitirdim, kovaladığım ailemin ardında bıraktım herşeyi… şimdi başka limanlarda, başka yuvalarda varoluyorum…
          Sen okuyorsunya  bu satırları , ben bunları ıkı sıse sarabı bıtırmış, gözlerimde sinir ve huznun gozyaşlarıyla yazıyorum, hanı demiştikya; yazmasam hata yapıcam diye , benim kaçış noktam da bu işte…  virgülüne.. noktasına.. ünlemine.. düzenine bakmadan yazmak.. elden ne gelir ki başka… Var olana sukretmek mı gerek , yoksa varolanı yok saymak mı gerek bilemiyorum artık… sarhoş olduğumu sanma sakın…
          Ben sarhoş değilim diye haykırmak istiyorum boşalmış iki şişeyi elimde tutarken… Susuyorum..  sarhoş görünmekten korkuyorum bu seferde… tıpkı güçlü görünüp güçsüzlüğümü sakladığım gibi … Hayat işte… Zamanla profesyonel yalancıya dönüşüyorsun… Bir başka acıda nedir biliyormusun; baban varken varolmaması.. Beklenti… Umut… Özlem…. engelleyemiyorsun bu duyguları … sevecek benı demekten, gelip saracak benı , koruyup kollayacak demekten alıkoyamıyorsun kendını, dilin ne kadar küfüt etsede, kalbin ne kadar nefet etsede , belki değişir kalıbı, beynın de bır yerler de sınsıce pusu kurmuş çıkacagı anı bekliyor…
         Babadır boşver kötü düşünme diyenleri de samimi bulmuyorum… polyanna öldü, Peter pan efsane oldu, şirinlerse yok oldu…  Uyanın artık


9 Mayıs 2015 Cumartesi

İyi ki DoğduM Arkadaşım



Eski taş plaklardan bir şarkı fısıldıyor kulaklarıma... Hüzün bedenimi ele geçirmeye çalışıyor, Çalan şarkı artık daha heybetli , gözyaşlarını dikiyor gözlerime…Cevap bile  veremiyorum… Sessiz olmalı… uyandırmamalı derdi, kederi… Hem doğum günü değimliydi zaten başrol kahramanının, nerede kaldı gülen yüzler, çağlayan sohbetler… Bir neden bile diyemeden bırakıldı yapayalnız… nefesi eksik ,kalbi yarım yamalaktı… Kızıyordu kader dediği oyun arkadaşına, kızıyordu kızmasına da ,elden de hiç bir şey gelmiyordu? Boş vermeye karar verdi… cevapları seyrekti, dökülmeye yüz tutmuştu… şimdi akan kahkahalar yerine, damlayan tebessümlerle karşılıyordu doğum gününü… İyi ki DoğduM Arkadaşım !

3 Mayıs 2015 Pazar

Yalnızsındır Belki Ama Eksilmemişsindir





      Hayatın dolu göründüğü akıcı kalabalıktan kaçıstır deniz kenarı, En büyük sırların ortaya konulduğu , söylenemeyenlerin söylendiği, itirafların denize birer birer bırakıldığı.  Yanlızlığın temsilidir deniz kenarı... O kadar derde , o kadar ıstıraba sahit olmutur ki , ondandır sessiz kalamayışı, her dalgası bir cevap her dalgası bir umut..
      Deniz kenarı sadece deniz kenarı değildir ... Bazen bir dost , bazense bir sırdaş..




      Sessizliğim boyun egme değil, kaybedilmiş bir savaşın kalıntılarıysa hiç değil... Gözlerim ucunu göremediğim ufuklarda... Mutlu bir hayatın kalıntılarını arıyorum, rüzgara yoldaş , denize sırdaş oluyorum... Sonu gelmiş hikayaleri uzatmak için tüm savaşım... Beni yanlız sananlara gelsin son mektubum ... Dost edinmek için insana ne hacet , deniz ,gökyüzü ,güneş, yıldızlar varken...





       Secme sansı verilmiyor insana , itekleme çıkıyor hayat denen acımasız arenaya .. Kimi doğarken büyük olmak , kimiyse büyüse de ufak kalmanın derdinde, milyonlarca kör insanın arasında fark edilmeyi beklemek nasıl bir duygu , Her şeye ragmen yılmadan savaşmayı bilenlere gelsin bugun ki bütün güzellikler..



       Hangimiz özgürlük adına acılar çekmedi , Hangimiz bu uğurda savaşmadı  ? Yok olan ülkeler , Özgürlüklerini yitirmiş emperyalist devletler, biten aşklar , işler.... yok olan umutlar ...
Özgürlüğümüz için değil miydi  bütün kayıplarımız ... Peki ne zaman özgürleşebileceğiz ?



Özgür Bir Ülke ,Özgür Bir Dünya İçin...









1 Mayıs 2015 Cuma

Çocuk Ruhlu Güçlü Adam..

Dinginliğim şimdi huzur veriyor bana,
Sonunu göremediğim okyanus acılarımı dindiriyor.
Kocaman bir mavı derinlik önümde,
Her yerde darmadağın gözyaşlarımsa arkamda
Kendi nefesimi alıyor şimdi bedenım
Hoşçakal ters düz olmuş çamur yığınlarına,

Sen,
Aydınlığa vuran yıldızları görebilir misin ?

Yada,
Gece oldugunda guneşi tenınde hissdebilir misin ?

Raydan çıkmıs olasada tren,
sen o vagonda kalacak kadar cesaretlİ olabilirmiisn ?
Mevsimler değişirken çekebilir misin yağmurları ruhuna ?
Kapattığında gözlerini duya bılırmısın rüzgar ugultularını dalgalarla?
Ağacın kıpırtılarını hıssdebilir miisn dudaklarında ?
Dökülür mü hiç düşünmeden sonunu,
dilindeki o butun muhurulu kelimeler..
İşte, dinginliğim şimdi huzur veriyor bana,
sonunu göremediğim okyanusa bıraktım ellerimi..

Artık,
Çocuk ruhlu güçlü bir adam var çunku arkamda !

13 Nisan 2015 Pazartesi

En ıyı dostum ''PALYACO''


kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde..

kaç kilo çekerdi yalnızlık..
kaç kere ezildim altında..
yaz yağmurlarının..

belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları.
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurdu,
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize...

kim sevmezdi çiçekleri filan!
"ben sevmezdim" dedim, "yalan" dedi

bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi.. ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım..


herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım...
sırf bu yüzden mi ağladım?
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz.

biraz birazdım her şeyden,
dün biraz sinirlenmiştim mesela,
yarın bir kadını seveceğim biraz...
biraz biraz kör oldum bügünlerde.

ama rakı kadehlerini boşaltmayın,
eksilmesin hiçbir şey..
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz...


umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey...
bir devrim sesszce olmalı mesela.
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun!

bir palyaço neden yalan söylesin ki?
ben palyaço olsaydım söylemezdim,
marangoz olsaydım da söylemezdim,
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını...
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz,
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kadar gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte...

rakı doldurun! eksilmesin


bitmedi, yazacağım daha!
yazmazsam ağlayacağım çünkü..
alçakça olacak biraz..

hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik..
her sokakta biraz daha eksilirdik..
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen..
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu..
"duyamadım", derdim, "tekrar et!"
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey..
sokaklar daha bir puslu,
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu...
ve ben daha bir alçak olurdum..
ağlardım biraz...

hem sen kimsin, çekiştirme diyorum.
hatta kuyruğuma basma diyorum..
acıyor,vururum,-
diyorum..

kahrol, kahrol!
diyorum


geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda..
korktum birden, kusacak gibi oldum..
"olur öyle" dedi palyaço,
"herkes alçaktır biraz"
"otur ulan!" dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz..

"rakı doldur!" dedim, "eksilmesin!"
ben bazen eksilirim biraz..
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz,
bunu sonradan öğrendim...

ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş,
bunu da sonradan öğrendim..

örneğin;

geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim

ya işte öyle palyaço!
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz...

kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
"ben sevmezdim" dedim, "yalan"
dedi..
bunu palyaço söyledi..
palyaço söyledi, ben yazdım..
yazmasam, alçak olacaktım..
hem ben roman da yazdım biraz..

bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım..
alçakça eksilirim belki biraz,
her yağmur yağışında yerin dibine girerim,
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki..
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi...

biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler, eller, o terli vücutla..
her şey plastikmiş biraz

haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz...

5 Nisan 2015 Pazar

Bir Resmin Tasviri !

Sana bakıyorum.. Uzun zamandır hic  bakmamıs ,daha once hic goz goze gelmemis, hatta hic karsılasmamıs gibi. Cok saskınım, cunku seni ilk defa gordugumu hissediyorum ... Eskiden her yerini ezbere bildigimi iddia ettigim kadın bu degil di...
O eller degildi ellerimi tutan , ya da o gozler degildi gozlerime bakan ...

Sana bakıyorum ve ilk defa görüyorum ....
Yitip giden zamanları, bitip giden askları... Ucu yanık kırıklıkları,ellere batan cam parcalarını ... Avucunda tuttugun telefonda benim numaram kayıtlı degil artık ya da ustundeki t shirt e kokum sinmemistir... Sarkıları artık o kucuk cantandaki bir disk man'den dinlemiyorsundur ve ben bu yuzden sana " şu cd nin şu parcası " diyemiyorum ...

Artık anı biriktirmiyorsundur parklarda , bahcelerde...
Ne zamandır bir banka oturup elinde bir paket cekirdekle , dinledigin muzige tuttugun ritmle, sevdigin adamın eli ellerindeyken cocukları, kuguları hatta yaslı teyzeleri ve amcaları izlemiyorsundur...
Resimde gordum, yapmıyorsundur...
Gozlerin gozlere degdiginde iki damla yas birikmiyordur gozlerinde... Tuttugun hicbir el kavramıyordur ellerini buyuk bir askla ve kimseye diyemiyorsundur artık " en cok bana bakısını seviyorum " diye cunku kimse bakmıyordur sana benim baktıgım gibi ...
Sehre yagmur yagdıgında kırık bir semsiyenin altında taksi beklemiyorsundur ve hic kimse semsiyesini sana bırakıp o yagmurda gitmiyordur ... Sen hasta oldugunda annen uzuluyordur senin icin belki bir kac arkadasın,kardeşin ... Ama hic kimse usulca yatagına gelip ışıkları kapatıp,ustunu ortup, dudagına kucuk bir opucuk bırakmıyordur... Kimsenin hayali degildir artık dudagının kenarına ilistirelecek minik bir opucuk ve izin vermiyorsundur hic kimsenin yuzunun boynuna degmesine uyurken... Sımsıkı sarılıp uyudugun geceler olmamıstır bir aska ... Olsa bile ilki gibi olmus mudur acaba ?
Kac defa daha bulusma heyecanı yasamıssındır? misal... Köyler aşıp,şehirler gecmis misindir ?
Kim geceleri uykudan once usulca hayallerden bahsetmistir seninle ve senin eşin gibi uyumustur gecelerce... Kim mutlu etmistir seni ve sormustur her gece... " mutlu musun askım simdi ? " .. ve sen aldıgın kac kesik nefeste evet demissindir...

Sana bakıyorum....
Uzun zamandır hic sana bakmamıs , daha once hic goz goze gelmemis, hatta hic karsılasmamıs gibi sana bakıyorum...
Sarkılar topluyorum,sarkılar bölüyorum bakarken...
Askına bir sarkı..
Sevgine bir sarkı...
Gozlerine bir sarkı...
Hayallere bir sarkı...
Terkedislere bir sarkı...
Ve fotografına bir sarkı....

Manasızlasıyor hersey cok dusundukce.. hani bir kelimeyi defalarca tekrar edersin ve her edisinde biraz daha anlam kaymasına ugrar ya … oyle iste ! Ve sana baktıkca doluyor icime eksiklikler , " nasıl goremedim ?" soruları ... Kızgınlık veya kırgınlık biriktirmiyorum... sadece anlamları manalarıma eşleyemiyorum.. Eskiden gozlerinde gordugum buyuk askı artık goremiyorum.. Deniyorum ama olmuyor ...
ve o yuzden;

Simdi yırtıyorum o fotografı ...
cunku benim sevdigim kadın bu degildi .... !! ...

23 Mart 2015 Pazartesi

Kalabalık Dostlar

(+20 Küfür Icerebilir )


       Bir gün bi arkadaşıma buluşmak istediğimi epeydir gorusemedigimizi söyledim , arkadaşım çok isi olduğunu söyleyip başka birgün görüşmeyi teklif etti aaa tamam diyip ustelemedim baskıcı görünmemek için , bir başka gün aynı arkadaşıma gel şunu yapalım dedigimde çok meşgul oldugunu ve tahmin edemiycegim kadar yogun olduğunu soyledi , ufak bir tebessümle karşılık verip başka gün görüşebilicegimizi söyledim... Bu olay ilerleyen günlerde de bir daha bir daha ve bir daha tekrar etti.. Aradan epey bi zaman geçtikten sonra yolda karşılaştik meşgul arkadasimla , işin trajik kısmına gelelim çok uzatmadan , bana ilk söylediği söz yada sitem yada veryansın ne diye adlandirirsaniz bunu ; " sen nerdesin ya ne arayıp ne soruyorsun gorusemiyoruz da vefasız çıktın " oldu.. üstüne çok bi cevap veremiyosun haliyle çünkü sanki onca daveti ve onca çabayı kendi yapmiscasina üste çıkmıştır bile söze ilk giren olarak ... Neyse şimdi sorarım sana amina koydugumun beyinsiz insan portresi ; atommu parcaliyosun , bilim adamı-bilim kadinimisin , kocaman kurumsal bir firma mi yonetiyosun , binlerce eleman mi calistiyosun bu ne mesguliyeti lan cikip ta delikanlı olsana beynini cibiliyetini siktigimin kadını / adamı..

       Arkadaşlar bu bahsettiğim olay eminimki hepiniz için örnek teşkil ediyordur... Herbirinizin yaşadığı yada yasiycagi geleneksel serefsizlik türünde bir anıdır...



             Aylardır bu platforma küfür yazmazken böyle it köpekler yüzünden azımi bozuyorum kusura bakmayın ama farkına varmamız gereken birsey de varki oda su dolu sosyal medya hesaplarimizin yüzde 80 ninin bu tarz insanlarla dolu olduğudur ... Bana kızan arkadaşlar olabilir af ola diyip beni bunu okuduktan sonra silmeyi düşünen arkadaslarada listemde oldukları süre zarfı için teşekkür ederim kalmayı tercih eden insanlarin da beni yanlış anlamamisini temenni ederim ..

9 Mart 2015 Pazartesi

İstanbul'un Kanatları (Karaköy-Beyoğlu-Dolmabahçe)



Karaköy; 

         Adı kirlenmiştir güzelim semtimin, kimine göre varoş semti, kimine göre vizyonsuz tiplerin cinsel açlıklarını giderdiği dınlenme tesısı , kimine göreyse adı gibi karanlık bir semt .. Güzelim karaköyüm... Sırtını dayamış Galata kulesine, manzarası ise masmavi bucaksız deniz , komşusuysa koca yarım ada, varsın onu kötü bilsinler 



Beyoğlu (İstiklal Caddesi) ;

          Gözümde Pek değeri olmasada ilk buluşma adresidir taksim beyoğlu , sagcısıyla solcusuyla , sosyolıstıyle fasıstıyle her türden insanı barından seksin başlangıç noktası.. günümüzde 5 kişiden birinin sivil polis olduğunu ögrendiğim mekan, üstelik yeni tasarıdan sonra gitmeye tısrtığım ipek yolu tarzı zaman mekan çıkmazı, he birde aklıma gelmişken tepkinin etkiye etkinin eyleme eylemin müdahaleye ugradığı yegane nokta ; Heykel  




Beşiktaş(Dolmabahçe) ; 

     Paşamın nefes aldığı yaşadığı yer diyemidir bilinmez ama bendeki yeri başkadır dolmabahçe'nin , çınar agaçları arasında yürümenin keyfi sarıyor benliğimi , kulagımda atamın bizlere fısıldadığı barış ve kardeşlik nameleri..














4 Mart 2015 Çarşamba

Aşk Kilometre Tanımaz...

    Günün birinde birisi, karşınıza geçip 'Mesafeler aşkı öldürür' derse buna şiddetle karşı çıkın. Çünkü aşk, dil, din, ırk ve kilometre tanımaz...
Ayrı şehirlerde, hatta başka ülkelerde de olsanız bile, 'seviyorsanız' bunun bir engel olmadığını anlarsınız. Bazen aynı anda telefonlara sarılırsınız, bazen de eş zamanlı mesajlar çekersiniz sevdiğinize. Bu özel anlara şaşırırsınız ama inanırsınız. Bunun tek açıklaması seviyorsunuzdur, seviyordur...

     Her zamankinden daha fazla hasret anlamı yüklenmiş şarkıları dinlemeye başlarsınız, özlem dolu şiirler okumaya iter sevginiz sizi. Hiç umulmadık anlarda gözleriniz dolabilir, ağlamak istersiniz...
Yaşamdaki her güzelliği uzaktaki sevgilinize adamaya başlarsınız. Artık yağan yağmur daha farklı hislere götürür sizi. Gördüğünüz gökkuşağının doğu ile batıyı renkleriyle birbirine bağlaması da uzaklardaki sevdanızı hatırlatır usul usul...
Bazı zamanlar içinize bir ateş düşer. Sevdiğinizle özlem denizinde yüzerken, ona dokunmak, yüzüne doya doya bakmak istersiniz. İlk uçakla ya da ilk otobüsle karşısına çıkarsınız. Elinizdeki çiçekleri ona verdiğiniz an, onun gözündeki mutluluğu görüp aşkın en kutsal ödülünü alırsınız. Her görüşme yürekleri daha da büyütür ve kocaman harflerle 'aşk'ı gönül defterinize yazarsınız. Ancak akrep ile yelkovanın yarışı devam eder ve saatlerin her zamankinden daha çabuk tükendiğine şahit olursunuz sevdiğinizin yanında.

     Dönüş yolculuğunda bir sonraki buluşmanın hayalleri sizi sararken, yolların ve dağların sevginize şahit olmasından memnuniyet duyarsınız. İşte uzaklarda aşkı böyle benzer tekrarlarla yaşarsınız, ayrı şehirlerin inadına...
   
Ve biri günün birinde karşınıza geçip size 'Mesafeler aşkı öldürür' derse buna şiddetle karşı çıkarsınız! Çünkü aşkın dil, din, ırk ve kilometre tanımadığını herkese en iyi siz anlatırsınız.

3 Mart 2015 Salı

Her İnsanın Bir Yarası Vardır .. Ben Seçmedim Oğlun Olmayı Üzgünüm.

    Her İnsanın Bir Yarası Vardır .. Ben Secmedim Oğlun Olmayı Üzgünüm..




             Her insanın bir yarası vardır; Kimi aşk , Kimi ölüm yuzunden eksik kalmıştır.. Bense ne aşka ne ölüme boyun egdim , yenildigim sadece babamdi...

                Anlaticagim konu çok eskilere dayanıyor hayatımin tek trajik kısmı aslında ...

     11 yasindaydim babamla sorunlar yaşamaya başladığımda , çocuğum diyip babama hak verdiğim bir dönemdi, babalar sevgi göstermez ama severler diye düşündüğüm zamanlardi , cocuksunya daha kirlenmemis düşüncelerin, duyguların... Ergenlik dönemine kadar çok şiddetli sorunlar yaşadık; evi terkedislerim şiddet dolu kavgalarimiz , annemin köprü görevi görmesi ... Molası bol bir savaş gibiydi hayatimiz ..

      Yaşım 17 olduğunda artık hayat daha çekilmez olmuştu benim için, babamın varlığı ama yanımda olmayışı koca bir yük gibi bindi hergeçen gün omuzlarima... Artık kopmaya başlamıştı birşeyler bu apaçık ortadaydi , ergenlik diyip fazla buyuttugumu düşündüğüm bir dönem oldu bu dönem de benim için , duygularım artık eskisi kadar temiz değil ama pislenmemistide , hala umudum vardı çünkü ...

    Ve artik adam olucaktim ,askerlik gelip çatmisti... Emindim... babam gelecek ve bana sahip cikicakti askerdeyken , kolum bacağım olucakti... Ne mi oldu ?
Ne yazıkki yine olmadi ... Herkesin babası yanindayken benim babam gene hayatına sitem edip içmeye devam etti... Olmadi, kalelerim yıkılmıştı ... Onca insan ailesiyle konuşurken ben sadece kitaplarima dost oldum, acimi kelimerde unutmayi denedim , sağır olmak istedim...


      Askerligimide bitirmistim artık, şimdi bi hayat kurmam gerekiyor diyip geldim anaocagina ,herkesin babaocagi bana anaocagiydi artik... Babamdan umudumu kesmiş tek savaşmam gerektiğini anlamistim .. Birçok kapı caldim , başvuruda bulundum , yalvardim , işim yoktu...param yoktu... tek basimaydim artık bunu biliyordum... Sıcak sudan buzlu suya geçmiştim , artik daha zordu nefes almak... Caldigim kapılar tek tek yüzüme kapandı... Kapılarin neden yüzüme kapandığını ise 4-5 ay sonra öğrenecektim... Şimdi 27 yaşında genç bir delikanliyim... Kulağımda cinlayan ise yıllar sonra tek bir söz; "18 yaşından sonra benimle bağın bitti , benden birşey bekleme" ... Halbuki Beklediğim hiçbir zaman maddiyat olmamisti ki , maneviyat neden çok görüldu, savaşım ne icindi yillarca... Evet bu sözlerin sahibi öz babamdi , beni dünyaya getiren insandı... 18 ime kadar beni hayata kusturen adamdı ...


      Şimdi benim babam ölseydi cok mu üzülürdüm diye düşünüyorum ... Ayiplaniyorum , saygısız oluyorum, kimine göre çocuk oluyorum... Babadir diyenler dolusuyor çevreme.. diyemiyorumki ; gizlice agladigim gecelerin hesabını odeyebilirmisin diye... Belkide iyi egitilmemisimdir kim bilir..

24 Şubat 2015 Salı

Bölünmüş Dinler..




Bundan 10 yıl önce; alevi ,sunni,zaza,hristiyan,yahudi,türk,kurt yada ülkücü diye birşey var miydi ? Vardı evet ama o kadar ayrişmamistik ki varlığını hissedemedik bile, takı bugün bu kadar kopup bolunene kadar... Dünkü kardeşliğin adı olmuş "bizden sizden " şimdi ulkene bakta gör sen türküm diyorsunya ben artık utancimdan türküm bile diyemez hale geldim.. sesimiz ciksada cikmiyormus gibi gösteren iktidara mi yoksa iktidarı ilah eden halka mi kizmali bilemiyorum...

23 Şubat 2015 Pazartesi

''Ben''


Yatak örtümdeki kirletilmiş beyaz ...
Beyazların beyazlarla yıkanması konusunda ısrarcı teknoloji ... Yeni formullu renklilerin artık daha renkli oldugu deterjan ambalajı ...
En sevilen dizilerin arasına verilen kufur muhattabı uzun reklam sacması ...
ben...

" keske seni tanımam mumkun olsaydı " cumlesindeki zaman ve mekan hatası ...
Yeşil ışıklarda bekleyen mazlum vatandas , kırmızı ısıklarda aceleden hızlıca hareket eden bıraksan kendince dunyayı kurtaracagına ve bu " milletin duzeninee,gidişatınaaa .... " comak sokacagına inanan ve bi halt yiyemeden ilk arabanın altında kalıp

pekmezini akıtan gerzek vatandas ! ...
ben...

En son cumledeki en son ses düşümü ... Yumuşamadan sertleşeni... Maksadını aşanı ... Unutulan noktalama işareti , birleşik yazılması gerekirken hep ayrı yazılan bulunma hali ...
Ben ...


Buyuyemeyen masal kackını ... İcki sofralarında masumlugu ellenen Keloglan ... Cikolata bulamacı Gratel , Yalnız Gargamel...

Ben...

Acme yapım şirketinin eline bir canlıyı oldurmesi icin patlayıcı silahlar verdigi gereginden az zeki çakal , saf elmer , salak karavana sam !
Ben...

İmkansız aşkların fon muzigi , aglamaklı filmlerin sumuklu mendili ... En iyi trajedilere adı yazılmıs sahne guzeli , Sirin gozukmek adına surekli gulumsemek zorunda kalan saray soytarısı , fazla acık secik bulundugu icin kapatma cezası alan laf ebesi... Birileri daha zeki gozuksun diye kartlarını ve numaralarını asla oyuna dahil etmeyen emekli kumarbaz ... Kapıya dadanan Tanrısız (!) misafir ...
ben...


Ben ; beklendiginde hic gelmeyen aktarmalı otobus ! ....


Ben ; yedek parcasız teknoloji harikası ...

Ben ; senin bu yazıyı okuduktan sonra bir an takdir edecegin öylesine biri ...

19 Şubat 2015 Perşembe

Toplumsal Mesaj

Kardan adam değil kardan kadın yapalım, uckuruna sahip cikamayanlar için, en azından masum kadınlarımız zarar görmesin ..